Ayşe Sevgi Ersoy 'un yaratıcı yeteneği, duyarlı ve sevecen kişiliği, denge, perspektif, renk ustalığıyla yorumladığı doğa, insan ve doğayla insan ilişkileri resimlerinde tam bir uyum içinde bütünleşiyor. Şiirsel bir anlatımla ortaya koyduğu objeler duygu ve yaşam sevinciyle yüklü, birbirleriyle barışık, huzurlu bir pentür dünyası yaratıyor. Bu başarısında doğayı gerçekten gören bir gözle izlemesi ve yaratılmış olan herşeyde o büyük sevgiyi, güzelliği ve bütünlüğü güçlü bir algılamayla hissedebilmesi önemli bir etken.
"Resimlerimde doğayı, insanı ve insanın doğadaki yerini belirlemek, onun doğanın üstünde ya da dışında olmadığını, doğayla bir bütün olduğunu vurgulamak istiyorum." diyen Ayşe Sevgi Ersoy, yapmak istediğini yapbilen bir sanatçı. Onun resimlerini seyrederken her objenin, her ayrıntının yerli yerinde olduğu bir bütün halindeki güzel, ışıklı bir dünyaya merhaba diyoruz. Ve, doğayı herşeyiyle sevip koruyan insanların, aslında aynı zaman ve oranda kendi nesillerini sevip koruyor olduklarının bilincine varmanın huzurunu ve onurunu duyuyoruz.
Ulufer Oğuzcan
"Resimlerimde doğayı, insanı ve insanın doğadaki yerini belirlemek, onun doğanın üstünde ya da dışında olmadığını, doğayla bir bütün olduğunu vurgulamak istiyorum." diyen Ayşe Sevgi Ersoy, yapmak istediğini yapbilen bir sanatçı. Onun resimlerini seyrederken her objenin, her ayrıntının yerli yerinde olduğu bir bütün halindeki güzel, ışıklı bir dünyaya merhaba diyoruz. Ve, doğayı herşeyiyle sevip koruyan insanların, aslında aynı zaman ve oranda kendi nesillerini sevip koruyor olduklarının bilincine varmanın huzurunu ve onurunu duyuyoruz.
Ulufer Oğuzcan
Uzun yıllar sonra Bolu’ya gittik, çok eski aile yadigarı dostumuzu ziyaret etmeye.
Yemyeşil ağaçların, kır çiçeklerinin süslediği toprak yoldan geçtik. Çok eskiden yapılmış, bahçesinden çeşitli bitkilerin kokusu yayılan iki katlı evin önüne doğanın görüntüsünü bozacağımızı düşünerek park etmekten sakındık.
Arabadan iner inmez bizi bahçenin kapısında ülkemizin çok değerli ressamlarından olan Orhan Ağabey (Orhan Ersoy) karşıladı.
Evin birinci katında hazırlanmış muhteşem kahvaltıyı ederken duvardaki fotoğraflardan uzun bir yaşamın sevgi dolu ama hüzünlü öyküsü okunuyordu.
Fotoğraflar konuşuyor gibiydi. Ayşe Sevgi... Çok sevdiği, hani derler ya canından çok sevdiği kızının çeşitli yaşlardaki görüntüleri... Simsiyah zeytin büyüklüğünde gözleri, siyah uzun gür saçları, çok hafiften gülümseyen yüzü...
Duvara bir an için takılı kalan bakışlarım onunla son kez Ataköy’de teyzemin balkonunda görüştüğümüz günü getirdi aklıma. Aslında fazla konuşmayı sevmeyen, sakin görüntüsünün altında konuşurken ne kadar hızlı ve canlı olabildiğini görmüştüm. O gün Sevgi, Teyzem, Yıldız Abla (Sevgi’nin Halası) ne de çok gülmüştük. Onun yaşamının bu derece kısa olacağını hiç düşünmeden...
“Sesleniş“ kitabını elime aldığımda içimi buruk bir hüzün sardı. Onun duygularının, düşüncelerinin, hayallerinin yer aldığı şiir ve deneme kitabının sayfalarını çevirirken... Gözlerimin ıslanmasına hakim olamadım. Ben onu hep ressam olarak tanımıştım. Şiir yazdığını hiç söylememişti ki...
Ama iyi bir sanatçı yalnızca icra ettiği sanatla uğraşmaz, sanatın tüm diğer dallarıyla da ilgilenir. Bu mantığı nasıl da unutmuşum.
“Sesleniş” kitabının kapağında vazonun içindeki birçok çiçek arasında tek kırmızı gelincik resmi babası ünlü ressam Orhan Ersoy’a ait. Kitabı yayıma hazırlayan, sayfa ve kapak tasarımını düzenleyen ise amcasının oğlu Refik Ersoy.
Kitabın Önsözü’nde güneşli bir sonbahar günü dünyaya gelen Ayşe Sevgi Ersoy’un yaşam öyküsü ve şiirlerinden alıntılar yapılmış. Beğeniyle izlenen karma ve kişisel sergilerinden söz edilmiş.
Kitabın kapağında yer alan gelincik kompozisyonunu Orhan Ersoy şöyle anlatıyor:
“Kimseyle paylaşmadığı yalnızlığını yoğun duygu yüklü şiir ve resimleriyle paylaştı. Dünyasının kapalı kapılarını yalnız onlara açtı. Yalnızlığını şu satırlarla ne güzel anlatıyor”:
“Bir gelincikle kıyaslanabilir yalnızlığım;
Kopartılıp soydaşlarından ayrılmış,
Bilmediği çiçeklerle bir kavonoz suya bırakılmış bir gelincikle.
Buraya ait değilim.”
İstanbul, Heybeliada, Bodrum, çiçekçiler ve çocukluğundan beri hiç kopmadığı Bolu’dan bir dönüşündeki duygularını şöyle paylaşır:
“Bir avuç çocukluk aldım,
Dönüyorum dağların arasındaki geniş ovaya kurulmuş kentten.
Bulutlar gibi yolculuk ediyorum artık.”
Arkasında bırakıp gittiği birbirinden güzel şiirleri ve resimleriyle hep yaşayacak olan Ayşe Sevgi Ersoy’a, Babası Orhan Ersoy önsözün sonunda şöyle sesleniyor:
“Ve sen...
Sevgili Sevgi,
Ebedi yolculuğuna çok erken çıkarken
Geceleyin gökyüzünde
Kayan bir yıldız gibi
Arkanda ışıktan bir iz bıraktın.”
Yeniden duvarlara baktığımda Sevgi’nin bizi çok uzaklardan izlediğini düşündüm.
“Sesleniş” kitabının ilk baskısının geliri “Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı’na bağışlanmış olmasının onu çok sevindirmiş olduğunu düşünmeden de edemedim.
Akşam üzeri Bolu’dan ayrılırken yaşamın aslında ne kısa olduğunu dile getirmesek de bir kez daha hissettik.
(*)- Sesleniş. Ayşe Sevgi Ersoy, Şiirleri ve Denemeleri, Kemal Matbaacılık Ltd.Şti. Bolu, 2012,ISBN:978-605-63189, S. 37
Yemyeşil ağaçların, kır çiçeklerinin süslediği toprak yoldan geçtik. Çok eskiden yapılmış, bahçesinden çeşitli bitkilerin kokusu yayılan iki katlı evin önüne doğanın görüntüsünü bozacağımızı düşünerek park etmekten sakındık.
Arabadan iner inmez bizi bahçenin kapısında ülkemizin çok değerli ressamlarından olan Orhan Ağabey (Orhan Ersoy) karşıladı.
Evin birinci katında hazırlanmış muhteşem kahvaltıyı ederken duvardaki fotoğraflardan uzun bir yaşamın sevgi dolu ama hüzünlü öyküsü okunuyordu.
Fotoğraflar konuşuyor gibiydi. Ayşe Sevgi... Çok sevdiği, hani derler ya canından çok sevdiği kızının çeşitli yaşlardaki görüntüleri... Simsiyah zeytin büyüklüğünde gözleri, siyah uzun gür saçları, çok hafiften gülümseyen yüzü...
Duvara bir an için takılı kalan bakışlarım onunla son kez Ataköy’de teyzemin balkonunda görüştüğümüz günü getirdi aklıma. Aslında fazla konuşmayı sevmeyen, sakin görüntüsünün altında konuşurken ne kadar hızlı ve canlı olabildiğini görmüştüm. O gün Sevgi, Teyzem, Yıldız Abla (Sevgi’nin Halası) ne de çok gülmüştük. Onun yaşamının bu derece kısa olacağını hiç düşünmeden...
“Sesleniş“ kitabını elime aldığımda içimi buruk bir hüzün sardı. Onun duygularının, düşüncelerinin, hayallerinin yer aldığı şiir ve deneme kitabının sayfalarını çevirirken... Gözlerimin ıslanmasına hakim olamadım. Ben onu hep ressam olarak tanımıştım. Şiir yazdığını hiç söylememişti ki...
Ama iyi bir sanatçı yalnızca icra ettiği sanatla uğraşmaz, sanatın tüm diğer dallarıyla da ilgilenir. Bu mantığı nasıl da unutmuşum.
“Sesleniş” kitabının kapağında vazonun içindeki birçok çiçek arasında tek kırmızı gelincik resmi babası ünlü ressam Orhan Ersoy’a ait. Kitabı yayıma hazırlayan, sayfa ve kapak tasarımını düzenleyen ise amcasının oğlu Refik Ersoy.
Kitabın Önsözü’nde güneşli bir sonbahar günü dünyaya gelen Ayşe Sevgi Ersoy’un yaşam öyküsü ve şiirlerinden alıntılar yapılmış. Beğeniyle izlenen karma ve kişisel sergilerinden söz edilmiş.
Kitabın kapağında yer alan gelincik kompozisyonunu Orhan Ersoy şöyle anlatıyor:
“Kimseyle paylaşmadığı yalnızlığını yoğun duygu yüklü şiir ve resimleriyle paylaştı. Dünyasının kapalı kapılarını yalnız onlara açtı. Yalnızlığını şu satırlarla ne güzel anlatıyor”:
“Bir gelincikle kıyaslanabilir yalnızlığım;
Kopartılıp soydaşlarından ayrılmış,
Bilmediği çiçeklerle bir kavonoz suya bırakılmış bir gelincikle.
Buraya ait değilim.”
İstanbul, Heybeliada, Bodrum, çiçekçiler ve çocukluğundan beri hiç kopmadığı Bolu’dan bir dönüşündeki duygularını şöyle paylaşır:
“Bir avuç çocukluk aldım,
Dönüyorum dağların arasındaki geniş ovaya kurulmuş kentten.
Bulutlar gibi yolculuk ediyorum artık.”
Arkasında bırakıp gittiği birbirinden güzel şiirleri ve resimleriyle hep yaşayacak olan Ayşe Sevgi Ersoy’a, Babası Orhan Ersoy önsözün sonunda şöyle sesleniyor:
“Ve sen...
Sevgili Sevgi,
Ebedi yolculuğuna çok erken çıkarken
Geceleyin gökyüzünde
Kayan bir yıldız gibi
Arkanda ışıktan bir iz bıraktın.”
Yeniden duvarlara baktığımda Sevgi’nin bizi çok uzaklardan izlediğini düşündüm.
“Sesleniş” kitabının ilk baskısının geliri “Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı’na bağışlanmış olmasının onu çok sevindirmiş olduğunu düşünmeden de edemedim.
Akşam üzeri Bolu’dan ayrılırken yaşamın aslında ne kısa olduğunu dile getirmesek de bir kez daha hissettik.
(*)- Sesleniş. Ayşe Sevgi Ersoy, Şiirleri ve Denemeleri, Kemal Matbaacılık Ltd.Şti. Bolu, 2012,ISBN:978-605-63189, S. 37